Arama sonuçları

YÖK neden sessiz? Bu kanun ‘eğitim fakülteleri öğretmen yetiştiremiyor’ diyor

YÖK neden sessiz? Bu kanun ‘eğitim fakülteleri öğretmen yetiştiremiyor’ diyor

Bu hafta Meclis’te görüşülecek en önemli konulardan birisi de Öğretmenlik Meslek Kanunu. Başta eğitim fakültelerinin işlevini ortadan kaldıracağı vurgulanan Milli Eğitim Akademisi’nin kurulmasını getiren, öğretmene kariyer basamakları uygulamasını “maaş artışına” indirgeyen, özel okul öğretmenleri için hiçbir düzenleme içermeyen bu kanun teklifi birçok açıdan eleştiriliyor.

Eğitimciler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları da bu taslağın yanlışlıklarına dikkat çekiyor. Kanun teklifinin gerekçesinde “nitelikli bir eğitim için nitelikli öğretmen yetiştirme modelinin kurulması zorunluluk haine gelmiştir” denilerek ve bu amaçla da Milli Eğitim Akademisi kurulacağı söylenirken, eğitim fakültelerinin “nitelikli öğretmen” yetiştiremediğini savunulmuyor mu?

NİTELİKLİ ÖĞRETMEN YETİŞMİYOR MU?

YÖK ise sessizliğe bürünmüş durumda. 

Üstelik sadece YÖK de değil sayıları 97’yi bulan  Eğitim/Eğitim Bilimleri fakültelerinden de ses yok. Mevcut düzende, öğretmen yetiştirme YÖK’e bağlı öğretmen yetiştiren kurumların yani üniversitelerin yetkisinde değil mi?

Ama sessizlik sürüyor.

Sadece eğitim sendikalarıyla, bu alanda çalışan sivil toplum örgütleri eleştirilerini dile getiriyor.

ANA ODAK HALİNE GELDİ

Bu sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Türk Eğitim Derneği’nin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM’in raporu da bu konuya dikkat çekiyor. İlk defa 1989 yılında gündeme gelen Millî Eğitim Akademisinin görev ve yetkileri çoğunlukla “hizmet içi eğitim” odağında iken bugün teklifle “öğretmen yetiştirme” ana odak haline geldiğine dikkat çekiyor. Millî Eğitim Akademisinin Eğitim Fakültelerine benzer bir rol üstlendiği belirtilen raporda çeşitli kurumların  bünyesindeki yer alan akademilerin “bir meslek diplomasına sahip kişileri yeniden yetiştirme iddiasında olmadıklarını” vurgulanıyor.

Kanun teklifinin gerekçesinde eğitim fakültelerinin nitelikli öğretmen yetiştiremediğinin ifade edildiğini belirten raporda, “Millî Eğitim Akademisinin öğretmen adaylarına Türkiye’nin dört bir yanındaki 97 Eğitim/Eğitim Bilimleri ve binlerce akademisyenin sağlayamadığı veya kazandıramadığı hangi bilgi, beceri ve yeterlikleri kazandırarak öğretmen niteliğine katkı sunacağı anlaşılamamaktadır. Öte yandan, YÖK’ün ve Eğitim Fakültelerinin bu süreçteki sessizliği eğitim tarihine not düşülmelidir” deniliyor.

ZATEN BİRİM VE PERSONEL YOK MU?

 Raporda üstelik Millî Eğitim Akademisi için belirlenen “öğretmenlik mesleği hazırlık eğitimi” hariç her bir görev tanımlaması için Millî Eğitim Bakanlığının hali hazırda bünyesinde yer alan Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ve yerelde İl/İlçe Millî Eğitim Müdürlükleri kapsamında bu görev tanımlarına doğrudan hizmet eden birimleri ve personeli bulunduğuna da dikkat çekiliyor.

DAHA AZ SÜRE Mİ VAR?

Yine teklifin genel gerekçe metninde yer alan “Eğitim fakültelerinde öğretmenlik uygulamalarının diğer ülkelerden daha az süreye sahip olduğu ve verimli geçmediği” ifadesine ilişkin ise raporda şunlar yer alıyor: “Gerekçe Metninde Türkiye ile karşılaştırılan ülkeler arasında yer alan İtalya, İspanya ve Fransa gibi ülkeler PISA 2022’de alt sıralarda yer almaktadır. Bu durum öğretmenlik uygulaması eğitimlerinin süresi kadar uygulamanın niteliğinin de önemini göstermektedir.  Türkiye’de Eğitim Fakültelerinde toplam 144 saat öğretmenlik uygulaması eğitimi verilmektedir. Üst sıralarda yer alan Japonya, Güney Kore, Finlandiya gibi ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’deki öğretmenlik uygulaması süreleri bu ülkelerden büyük ölçüde farklılık göstermemektedir. Ancak, öğretmenlik uygulaması eğitimleri adayların karşılaşabilecekleri gerçek sınıf ortamlarına dair daha fazla deneyim kazanmaları için önem arz etmektedir. Türkiye’de de öğretmen yetiştirme süreçlerinin en kritik bileşenlerinden biri olan öğretmenlik uygulaması eğitimlerinin hem nitelik hem de süre açısından iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu iyileştirme sürecinin YÖK ve MEB arasında sıkı bir koordinasyon sağlanarak mevcut uygulama sonuçlarının kapsamlı bir analizi üzerinden gerçekleştirilmesi daha makul bir yeniden yapılandırma stratejisi olarak değerlendirilmektedir. “

NASIL TERCİH EDEBİLİRLER?

Yine raporda öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerini yüksek puanlı öğrencilerin tercih etmesinin teşvik edilmesinin önemine dikkat çekilerek, bu teklifle bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığı şu sözlerle anlatılıyor: 

“Millî Eğitim Akademisi bünyesinde verilecek hazırlık eğitimi ile öğretmen olarak istihdam edilme süreçlerine yeni basamaklar eklenmiştir. Bu düzenleme kapsamında, hazırlık eğitimi (ilave 1,5-2 yıl) ile birlikte toplamda yaklaşık 6 yıllık bir eğitimi başarıyla tamamlayan adayların öğretmen olarak istihdam edilmesi mümkün hale gelmektedir.  Öğretmenlik mesleğine girişte böylesi zorlayıcı bir yaklaşım sergilenmesi ve Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından yapılan “güncel öğretmen ihtiyacının 68 bin olduğu, bundan sonra her yıl 6-8 bin civarında öğretmen ataması yapılacağı ve öğretmen olmak isteyenlerin tercihini buna göre yapması gerektiği” şeklindeki açıklamalar Eğitim Fakültelerini tercih etmek için bir sebep bırakmamaktadır.

En başarılı öğrencilerin öğretmenlik mesleğini seçmeleri konusunda teşvikler geliştirilmesinin konuşulması gerekirken bu kararın sonuçlarının Eğitim Fakültelerini ve burada görev yapan personelin istihdam edilebilirliğini kısa ve uzun vadede nasıl etkileyeceği detaylı bir şekilde analiz edilmelidir.”

CEZA ODAKLI DÜZENLEMELER

Yine eğitim alanında çalışan sivil toplum örgütlerinden biri olan Eğitim Reformu Girişimi (ERG) teklifte öğretmenlere yönelik ceza odaklı düzenlemelerin fazlalığına dikkat çekiyor. Disiplin cezalarının kanun teklifinin getirdiği en kapsamlı düzenlemeler olduğunu vurgulayan ERG, 18 sayfalık teklifin 4 sayfasından fazlasının disiplin hükümlerine ayrıldığına işaret ederek, “ÖMK’da disiplinin bu denli geniş yer bulması, kanunun öğretmeni cezalandırma aracı olarak yorumlanmasına sebep olabilir. Ayrıca, suç teşkil eden durumların muğlak ve objektif olarak değerlendirilemeyecek ‘hayâsızca hareketler’ gibi ifadelerle tanımlanmış olması, cezaların keyfi ve adaletsizce verilmesinin yolunu açabilir. Bu teklif öğretmene ceza odaklı düzenlemeler barındırıyor” diyor.

MESLEKİ YETERSİZLİK

Yine ERG’nin vurgu yaptığı bir başka nokta da öğretmenlerin “mesleki yetersizliğinin” müfettişlerce tespit edilmesi durumunda akademide eğitime alınması ve yetersizliğin yeniden tespitinde öğretmenlikten alınarak “genel idare hizmetleri sınıfı”nda yer alan kadrolara atanmasına dair ifadede “yetersizlik” göstergelerine dair hiçbir standart sunulmaması. Bu ise öğretmenleri keyfi cezalandırmalara karşı korunmasız bırakabilir.

Yine sivil toplum kuruluşlarının ve eğitimcilerin eleştirdiği bir başka nokta ise özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlere yönelik bir düzenlemenin teklifte yer almaması “taban maaş hakkı” haklarına yer verilmemesi.

BU HAFTA GÖRÜŞÜLÜYOR

İşte bu ve daha sıralanan pekçok düzenlemeyi içeren 3’ü geçici olmak üzere toplam 42 maddeden oluşan Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) komisyondan geçti ve bu hafta genel kurulda görüşülücek. Eğitimciler bu haliyle teklifin yasalaşmasının derinleşen sorunlara neden olacağını söylüyor. Bakalım sonuç ne olacak?

09-07-2024


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş