Arama sonuçları

Matematik ile yanlış tanışıyorlar

Matematik ile yanlış tanışıyorlar

Çocuklar İçin Matematik Akademisi’nin kurucusu Can Gürses, matematik korkusunun en fazla olduğu ülkelerden olduğumuzu belirterek ‘‘Önyargının temel sebepleri çocukların bu alanla tanışma şekillerindeki yanlışlık’’ dedi.

BirGün’den Tuğçe Çelik’in haberine göre, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik kriz ortamı halkın hayatını derinden sarsmaya devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimde gerçekleştirdiği Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile yeni bir müfredat uygulamaya konuldu. Eğitimcilerin, sivil toplum kuruluşlarının, velilerin ve alana yönelik çalışma yapanların büyük tepkisini çeken bu yeni model, evrensel düzeyde insan yetiştirmek yerine yerli ve millilik üzerine kurgulanmış olmasıyla da dünyadan kopuk bir anlayışı ortaya koydu.

YENİ MODEL VE MATEMATİK

Çocuklar İçin Matematik Akademisi’nin kurucusu, eğitimci Can Gürses ile Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni, ülkemizde matematik ve fen alanında neden başarı sağlanamadığını ve eğitim sisteminin nasıl düzenlenmesi gerektiğini konuştuk.

MEB tarafından uygulamaya konulan ve çok tepki çeken eğitimde “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” için ne düşünüyorsunuz? 

Türkiye’de ilginç bir refleks var: baş edilmesi zor gelen konu ve problemlerin varlığını tümden inkar etmek veya yasaklamak. Bir problemi veya baş edilmesi zor bir konuyu daha verimli şekilde nasıl ele alabileceğimizi düşünmeye zaman ayırmadan direkt olarak varlığını inkar ediyor ya da yasaklıyoruz. Yeni eğitim müfredatı konusunda da durum çok benzer. Öncelikle Milli Eğitim Bakanı’nın ifadelerine bakarsak, öğrencilerin mevcut programda çok zorlandıklarını ve müfredatın ağır olduğunu, bu nedenle de programın üçte birini elediklerinden bahsediyor. Müfredattan konu eleyerek ya da eğitim standardını düşürerek başarıya ulaşan hiçbir ülke yoktur. Anlaşılması zor bir konuya daha farklı bakış açılarıyla yaklaşmak, yeni metotlar denemek ve hep daha iyisini bulmak mantığıyla çalışıyor bilim. Eğitim programından bu kadar fazla konuyu çıkardığınızda bütünlüğü de kaybetmeye başlıyorsunuz. Örneğin alt sınıflarda elediğiniz bir konu, sonraki sınıflarda gösterilecek başka bir konu için temel teşkil edebiliyor. Bunun en basit örneğini matematik müfredatından kaldırılan ve bu alanın en temel kavramlarından olan “Kümeler” konusunda görüyoruz. Küme kavramını bilmeyen bir öğrencinin ileride göreceği fonksiyon kavramını anlamlandırması oldukça güç olacaktır. Bu kadar kökten bir değişimin, hiçbir pilot uygulama yapılmadan ülke genelinde bir anda başlatılması da bilimsel yöntemle örtüşmeyen bir karar.

Türkiye'nin eğitim modelinde nelere ihtiyaç var?

Gördüğüm en önemli sorunlardan biri, Türkiye'de eğitim sisteminin sınav sisteminin bir uydusu olması. Normalde bir ülkenin evrensel standartları ve becerileri temel alan bir eğitim sistemi olur ve sınavın görevi bu becerileri ölçmekten ibarettir. Türkiye'de bu durumun tersini görüyoruz. Sınav sisteminin önem verdiği ve ölçtüğü bazı kazanımlar var ve eğitim sistemimiz bunların etrafında dönüyor. Hatta o kadar ki sınav için önemli görülmeyen veya çoktan seçmeli bir sınavın kapsamına giremeyeceği için dikkate alınmayan konular, eğitim programının da kapsamından çıkarılıyor veya çok az önem atfediliyor. Bu durum, ister matematik ister fen ister edebiyat olsun, herhangi bir alanın gerçekçi ve olması gerektiği şekilde öğrenciye aktarılmasını imkânsız hale getiriyor. Sınavın bir alan için önem atfettiği şeylerle, o alan için gerçekte önemli olan şeyler arasında dağlar kadar fark olduğu için öğrencilerin kafasında tamamen yanlış bir fen ve matematik algısı oluşuyor. Bu durum da ister istemez özellikle bu alanlara karşı öğrencilerin daha ön yargılı olmasını doğuruyor. İkinci önemli sorun, eğitimde evrensellik kavramı. Önceliği evrensellik yerine yerli ve millilik üzerine kurguladığınızda otomatik olarak bugün karşılaştığımız sonuçları yaşıyorsunuz.

Matematik bir dil, bir konuşma biçimi. Ülkemiz bu dili konuşmakta neden başarısız?

Matematik, kendi notasyonu ve dili olan bir alan. Matematik öğrenmenin de en doğal yöntemi, öğrenciye günlük hayatla bağlantısını gösterecek örnekler ve pratikler sunmaktır. Bu olmazsa İngilizce eğitiminde çoğu kez karşılaştığımız şekilde çok iyi gramer bilip asla konuşamama durumu gibi matematikte de birtakım kuralları ezberlemiş ama onları nerede, nasıl kullanacağını bilmeyip sonrasında tümden matematiğin günlük hayatta ne işe yaradığını sorgulayan bir toplum yaratmış oluyoruz. Bu durum bizi, matematik korkusunun en fazla olduğu ülkelerden biri haline getiriyor. Diğer bir gözlemim de eğitim programında matematiğin öğrenciye sunuluş şekli. Çocuklar, eğitim hayatlarının en başından itibaren matematiği neredeyse tamamen sayısal/aritmetik beceriye hitap eden bir alan olarak tanıyor. İşlem becerisi üzerine olan temalar, ilk 4 yıllarının tamamına yakınını belirliyor. Matematik sadece sayısal beceriye hitap eden bir alan değil. Matematik önyargısının en temel sebeplerinden birini çocukların erken yaştan itibaren bu alanla tanışma şekillerindeki yanlışlık olarak görüyorum.

Çocuklar için Matematik Akademisi’nin ülkemizdeki yaygın eğitim şeklinden farkları nelerdir?

Akademideki eğitim, normal eğitim sisteminden temel farklılıklar içeriyor. Bizim için matematik veya fen gibi bir alanda sınavlarda neyin ölçüldüğü değil, bu alanlar için aslen neyin önemli olduğu öncelikli. Dolayısıyla müfredatta olan temalar işlendiği gibi bazen de müfredatta olmayan temalar işlenir. Bir diğer farklılık eğitim metodumuzla ilgili. Her dersin başında o haftanın teması üzerine eğitmen bir sunum yapıyor. Ancak bu sunumların her aşaması, çocuklarla karşılıklı tartışma ve beyin fırtınası seansı yaşamak üzerine tasarlanmış durumda. Bir diğer farklılığımız ise tercih ettiğimiz eğitmenlerin tamamının Türkiye'nin belli başlı üniversitelerinin matematik ve fen fakültelerinde çalışan, alanında uzman akademisyenlerden oluşması. Dolayısıyla eğitmenlerimiz çocukların sorularını en yetkin şekilde cevaplayabilecek, matematik ve fen temalarının günlük hayatla bağlantısını aktarabilecek ve tartışma kültürüne açık genç akademisyenlerden oluşuyor. Geçtiğimiz yıl Türkiye ve yurt dışından 3 bin öğrenciyle çalıştık. Bu yıl için öğrenci sayısı 4-5 bin arasında olacak.

Ülkemizde eğitim sınıfsallaştı mı?

Özel okul ücretlerinin geldiği seviye artık bırakın orta gelir grubunu, ortanın üstünde olan ailelerin bile ekonomik koşullarını zorlamaya başlamış durumda. Bu durum, özel okula giden öğrenci profilinin giderek değişmesine yol açtığı gibi başka bir ikilem doğuruyor. Ekonomik koşullar nedeniyle çocuklarını devlet okuluna yollamak durumunda kalan aileler, tamamen kendi iradeleri dışında ÇEDES gibi projelere maruz kalmaktan kaçamıyorlar. Ekonomik durumu çocuğunu özel okullara yollayabilecek durumda olan aileler de bu ücretlerin benzeri ve hatta daha azıyla çocuklarını yurt dışında da okutabileceklerinin farkına varmış durumda. Bu artık görmezlikten gelinmesi imkansız hale gelmiş çok sert bir ikilem.

20-06-2024


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş